Farkındalık

Uyanışın konuşulmayan hali: Kundalini Sendromu

Bir yılan var hepimizin omurgasının altında; kök çakrada, uykuda, hayatı boyunca uyanmayı bekleyen ve bir kez harekete geçtikten sonra da bir daha hiçbir şeyin aynı olmayacağını garantileyen. İsmi Sanskritçe “Kundalini Shakti”, nam-ı diğer “Yılan Gücü”, sembolü ise insan omurgasının alt kısmında dinlenir halde bir yılan ya da bir DNA sarmalı gibi omurgadan yukarı doğru iç içe geçerek tırmanan iki yılan. Çünkü yılanın ruhu, tıpkı tıp sembolünde kullanıldığı gibi, deri değiştirerek yeni bir benlik edinme, dönüşüm, yenilenme, eski formunu terk ederek iyileşme ve yeniden doğuş… İşte, omurgamızın altında dinlenir halde uyanmayı bekleyen o yılan Kundalini enerjisi ve uyanışının hayata tezahürü ise tam olarak ona atfedilenler.

Doğumdan itibaren hepimizin sahip olduğu Kundalini enerjisi; yoga, meditasyon, pranayama nefes egzersizleri gibi çalışmaların yardımıyla uyanabilse de çoğunlukla bu uygulamalar sırasında o denli yoğun bir enerji akışı yerine, onun başlangıç seviyesi gibi düşünebileceğimiz, prana yani yaşam enerjimiz harekete geçer. Zira bu tür çalışmaları fiziksel egzersiz gibi algılamayıp spordan ayıran ve ruhsal deneyimler yaşamamızı sağlayıp farkındalıklar kazandıran da prana’nın varlığı ve hareketidir. Onun yardımıyla fiziksel, duygusal, zihinsel ya da ruhsal boyutta farklı seviyedeki bilinç hallerini deneyimleyebiliyor; çakraları, enerji akışını ve bilincimizi yükseltebiliyoruz. Ancak prana’nın kat be kat daha yoğun ve kuvvetli hali olan, algıları ve bilişi açıp bir üst seviye yaşam deneyiminin kapılarını aralayan, psişik yeteneklerde açılma, aydınlanma, hızlanan bir ruhsal evrim ve kozmik birlik ve sevgi farkındalığına ulaştıran Kundalini uyanışı, seneler süren düzenli çalışmalar ve sabırlı uğraşlar sonucu (belki) uyanabildiği gibi; üzerinde hiç uygulama yapılmazken, bütünüyle hazırlıksız ve spontane biçimde de uyanışa geçebilir. 

YILANIN HAREKETİ

Kundalini egzersizleri fiziksel beden aracılığıyla ruhsal enerjinin uyandırılmasını sağlar ve genellikle yoga (kundalini, mantra, raja, kriya, bhakti), meditasyon teknikleri, reiki, mantralar, Qi-gong, mudralar ve pranayama nefes egzersizleri gibi enerji akışını sağlayan fiziksel çalışmalar yapılır. Bunların yanında, mutlaka bir gurunun yönlendirmesi ve zihin ve bedenin arınmış olması önkoşullarıyla çeşitli bitkilerin kullanımı, Shaktipat ya da Tantric birleşme de uygulanan çalışmalardandır. Kundalini Shakti’nin spontane uyanışı ise iki biçimde gerçekleşir; ilki, bu oldukça güçlü ve hızlı enerjinin katalizör görevi gören büyük bir olayla tetiklenmesidir. Örneğin; fiziksel ya da duygusal travma, yas süreci, depresyon, ölüme yakın deneyim, kalp bölgesindeki Anatha çakrayı aktive ettiği için aşık olmak ya da yeni bir yaşam oluşumunun Muladhara çakradan geçmesi sebebiyle doğum yapmaktır. Bir diğer spontane Kundalini uyanışı ise, yaşama dair birçok konuda olduğu gibi bunun da kontrolümüz dışında kalan kısmında, doğru zaman ve koşullara bağlı önceki yaşamlar ve karmamızın yaratımıyla; hiçbir çalışma, çaba ya da olay gerektirmeden bütünüyle farkındalık dışında başlamasıdır.

Tam ve sağlıklı bir Kundalini uyanışı omurga altından yukarıya doğru giden; yoğun, mistik ve haz dolu enerji biçiminde hissedilir. Başkalarına, hayata ve kendimize dair sahip olduğumuz yanıltıcı algıların temizlenmesiyle farkındalığımızı arttıran uyanışı başlatan bu feminen enerji, omurgadan başlayıp merkezden alına giden hareketinde, tepe çakrada yüksek bilinci temsil eden maskülen güçle birleşir. Dualiteyi temsil eden bu iki enerjinin birleşimiyle farkındalıkta büyük bir gelişme meydana gelir ve yaşama dair birçok değer yargımızı kutuplaştırıp ayrıştıran dualite de aşılmış olur. Bilgeliğin yardımıyla zihni huzursuz yüklerinden arındıran bu sürecin sağlıklı ilerleyişi günlük yaşantıda da çeşitli biçimlerde kendini belli eder. Örneğin ruhsal gelişim sağlayan aktivitelere artan ilgi, ışığa, sese ve enerjilere karşı hassasiyet, bazı yiyecek, insan ya da alışkanlıklardan uzaklaşma eğilimi, doğaya ve diğer insanlara karşı artan yardım, sevgi ve merhamet duygusu… Belki de kişi, özünde saklı duran insanlık benliğini yeniden ve en berrak haliyle deneyimlemeye başlar. Bilincin mental olarak gelişimine; boyutsal farkındalığımıza erişemeyen farklı paranormal ya da telepatik olaylar, iyileştirici ve ruhsal deneyimler de eşlik eder. Dolayısıyla bu; sadece vücuttaki enerjilere ait fizyolojik, materyal ve teknik bir süreç değil, aksine bütün ve her seviyede dönüşümü sağlayan, fark edilmemesi, geri dönülmesi ya da diğer ruhsal deneyimlerle karıştırılması imkânsız olan bir deneyimdir. Ancak hazırlıksız yakalanılan ya da doğru biçimde hazırlanılmadan, yoğun çalışmalar veya ani bir deneyim sonucu harekete geçen dengesiz bir Kundalini enerjisi; fiziksel, duygusal ya da psikolojik sorunlara yol açabilir. 

SARSINTI, SICAK VE GERÇEKLİKTEN KOPUŞ

“Kundalini Sendromu” ya da “Kundalini Psikozu”, vücudun kök çakradan yükselen ve enerjetik alanda değişimlere sebep olacak kadar yüksek yoğunluktaki bu ani ve şok edici enerjiyle başa çıkamamasından kaynaklanır. Başta, tüm vücutta ya da bölgesel ısı artışı, tekrarlayan negatif ya da obsesif düşünceler, olumsuz duygular, korku, anksiyete, yerinde duramama, paranoya, merkezini yitirme ya da köklenememe hissi, konsantrasyon problemleri, yabancılaşma ve istemsiz kas kasılmaları ve seğirmeleri bu sendromun en sık görülen semptomlarıdır. Bunların yanında ani mod değişimleri, kalp hızının artması, sarsıntı, deprem oluyor hissi ve baş dönmesi, omurgada aşağıdan yukarıya doğru çıkan bir sıcaklık ya da elektriklenme hissi, görsel ya da işitsel görüler ile vücuttan daha geniş hissetme halleri de görülebilir. Çok yoğun durumlarda ise Kundalini sendromu, gerçeklikten kopuş ve neyin gerçek olup olmadığı konusunda zihinsel karışıklıklara sebep olabilir. 

Transpersonal psikoloji alanında uzmanlaşan kişilere göre süreç her zaman bu kadar ani ve yoğun biçimde gelişip devam etmez; uyanışın fazlasıyla kişiye özgü ve bireysel doğası sebebiyle semptomlar görülse de yavaşça başlayıp zamanla artan bir döngüde ilerleyebilir veya birkaç gün, hafta ya da daha uzun sürebilir. Diğer yandan, kişi ruhsal çalışmalara ne kadar yatkın olursa olsun sendromun yaşanmama garantisi yok. Özellikle iyileştirilmemiş ciddi travma hikayesi olan kişilerde semptomların daha ağır geçtiği gözlemlenmiş. Bu sebeple, terapi yardımıyla birikmiş ve bastırılmış olan tüm bilinçaltı öğelerin salınması ve hayata bakışın netleşerek travmaların geride bırakılması önemli yarar sağlar. Psikolojik destek, enerji akışını bloke eden zihinsel ve duygusal kök sebepleri çözeceğinden zemini de uyanışa hazır hale getirir ve süreç çok daha rahat biçimde atlatılır. 

ENERJİYİ DENGELEMEK

Kundalini Shakti’nin harekete geçişinin kolay olmadığı durumda, sendromun semptomlarını hafifletmek, azaltmak ve bitirmek mümkün. Yapılacak en iyi şey ise buna karşı korku duymak yerine sahip olduğumuz bilgiler ışığında zihin, beden ve ruhu dengeye getirecek adımları atmak. Bunların başında ise yeterli uyku almak önemli. Çünkü kök çakradan başlayarak omurga boyunca uzanan bu güçlü enerjinin son durağı, melatonin üretiminden sorumlu olan biyolojik epifiz bezinin enerjetik yansıması olan üçüncü gözümüz. Nitekim vücudumuz halsizlik; dinlenme ve uyku ihtiyacıyla bu sinyalleri veriyor ve uykudan sorumlu melatonine bu dönemde daha çok ihtiyaç duyuyor. Semptomları azaltmak için bir diğer kritik konu ise yeşillik, meyve, sebze ve tahıl ağırlıklı sağlıklı bir beslenme düzeni. Artan vücut ısısını düşürmek ya da negatif duygular, endişe, yerinde duramama gibi belirtileri gidermek için Çin tıbbı ve Ayuverdik beslenme biçimleri oldukça destekleyici bir öneme sahip. Hatta, sadece Kundalini Sendromu değil, hayatın tamamına yayılabilecek faydaları olan bu beslenme yöntemleri için Çin TCM besin enerjileri grafiklerine bakarak ısı/enerji bazlı beslenmek ya da üç Ayuverdik Dosha tipinden hangisi olduğumuzu bularak bizi dengeye getiren yiyeceklere yönelmek, beden ve ruh dengemiz için doğayı daha yakından tanımanın muazzam bir hediyesi. Uyku ve beslenme dışında; doğada zaman geçirmek, köklenme ve çakra sistemini dengeye getirdiğinden semptomlar için yatıştırıcı olur. Bunların yanında, bloke olmuş enerji tıkanıklıklarını açmak için düzenli esneme hareketleri ve belirli noktalara küçük vurma hareketleri olan EFT (energy freeing technique) destekleyici olur. Son olarak; bu derin psişik dönüşüm sırasında ruhu beslemek için yazmak, resim yapmak, dans etmek, kil ya da seramikle uğraşmak, bitki yetiştirmek gibi hobiler, iyileştirici olduğu gibi odağı da sendrom rahatsızlıklarından dinginliğe ve yaratıcılığın akışına bırakır.

Dikkat edilmesi ve uzak durulması gereken en önemli hususlardan biriyse semptomların yatışması için ruhsal çalışmalar yapmak. Uzun süredir düzenli olarak yapılan bir çalışma bile olsa bu süreçte spiritüel çalışmalar yapmak, halihazırda bedenin kaldıramayacağı kadar yoğun olan enerjiyi iyice yoğunlaştıracağından semptomları iyileştirmek yerine kötüleştirir. Bu sebeple, sendrom direne kadar meditasyon, nefes ve yoga gibi tüm Kundalini çalışmalarına ara vermek ve bunun geçici olduğunu bilerek zamana ve gözlerimizin göremediğimiz o ince, iyileştirici ve süptil enerjilere alan açmak, vücudu dinlemek, yavaşlamak ve dinlenmek önemli. 

EVRİMSEL KADERİMİZ

Beden, zihin ve ruh bütünlüğümüz birbirinden etkilenip zincirleme bir reaksiyonla birbirini beslediğinden güçlü ruhsal deneyimlerimizin fiziksel bedenimizi de etkilemesi doğal. Choa Kok Sui’nin dediği gibi: “Ruhun evrimine bedenin evrimi eşlik etmeli. Nasıl ki eski ve 10 yıllık bir bilgisayarla yeni çıkan bir programı yükleyip kullanamıyorsak, bedenimizle ve ruhumuzun da aynı şekilde uyumlu olması gerekir. Gelişmiş bir yazılım için gelişmiş bir donanım gerekir.” 

Doktor Bruce Greyson 1993’te yazdığı makalesinde Kundalini sendromunu batı kültürünün, dolayısıyla tıbbının henüz yeterince anlamadığını ve semptomların çoğu zaman psikotik problemlerle karıştırılıp yanlış tedaviye yönlendirildiğini söylüyor. Günümüzde de holistik bir Batı tıbbı yaklaşımı henüz yaygınlaşmadığından kişinin öz-farkındalığı yardımıyla deneyimleri ve fiziksel/ruhsal sağlığı arasındaki bağlantıyı doğru kurması önemli. Diğer yandan, semptomların ciddileşmesi durumunda (sebebi Kundalini olsa da olmasa da) müdahaleye ihtiyaç olabilir. Gerçek bir rahatsızlıkla karşı karşıya olma riskini görmezden gelmek riskli ve ciddi bir bilinçsizlik olur. Nitekim; ruhsal bir uyanıştan bahsediyor olmamıza ve bu tip deneyimlerin belli çevrelerin dar görüşlü kişileri tarafından henüz pek dikkate alınmamasına rağmen “Kundalini Sendromu”, birçok tıp, psikoloji ve psikiyatri alanında faaliyet gösteren akademik dergide makalelere konu olan, transpersonel psikoloji alanında üzerine kitaplar yazılan ve bilim insanlarının üzerine daha fazla araştırma yürütmeye başladığı bir konu.

Uyanış, insanlığın evrimsel talihi ve yarattığımız her deneyim, karşılaştığımız her sorun, kaybedip kazandığımız her şey bizim bu kaderi gerçekleştirmemize vesile. Küresel çapta yaşanan doğal afetler de ailesi tarafından aç bırakılan bir bebek de aynı ortak talihin bambaşka tezahürleri. Deneyimlerimizin sebebini ve gidişatını o an anlamasak da zamanı yalnızca ileriye doğru akarken algılıyoruz ve yalnızca zihnimizde kalanlarla geriye dönüp baktığımızda bilinç kazanıyoruz. İçinden çıkınca ne kadar güçlü olduğumuzu anladığımız acılarla olgunlaşıyor, hayal bile edemeyeceğimiz büyüklükte, kompleks bir sistemin içinde sınav üstüne sınav veriyoruz. Uyanış bir din, kültür ya da zümreye ait değil; dünya üzerindeki her insanın gizli cevheri ve açılmayı bekleyen saklı hazinesi; tabii, bir de her güzel şey gibi elimize batma ihtimali olan dikenleri. Battığında ise belki tümü, belki bir iki tanesi rahatsızlık veren bu sendromun geçici bir olasılık; uyanışın ise kalıcı, iyileştirici, güçlü ve önemli olan taraf olduğunu bir köşede tutmak gerek. Zihin ve ruhun harmoni içinde olduğunu bilmek; kontrol ve endişe yanılgısına düşmeden geçip gidişini izlemek ve hayatta bir kez uyanan, birçoklarının beden ve ruhundaki varlığından bile haberi olmayan o yılanın gücünü sahiplenmek ve her türlü deneyimle gelişme yolunu seçmiş bilincimiz için teşekkürü bol bilmek, belki de en çok bunlar gerek. 

Kaynak:

https://psychology.wikia.org/wiki/Kundalini_syndrome

https://www.chakras.info/kundalini-syndrome/

https://www.brettlarkin.com/kundalini-awakening/

https://kundaliniawakeningprocess.com/blog/using-diet-to-address-exisiting-imbalances-that-can-distort-into-kundalini-syndrome-when-kundalini-is-active/

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

ozge-ureyen
Lisans ve yüksek lisans eğitimlerini psikoloji alanında, kurumsal kariyerini danışmanlık ve Getir şirketlerinde tamamladı. Psikolog ve yazar kimliklerini ruhsallıkla birleştirerek yazılarını kaleme alıyor.