Deneyim

Türkiye’nin evlat edinen ilk bekar babası

Evlat edinen bekar anneler olduğunu pek çoğunuz biliyorsunuzdur. Peki ya bekar bir erkeğin evlat edindiğini duydunuz mu hiç? Haydi gelin sizi Türkiye’nin evlat edinen ilk bekar babası Serkan’la nam-ı diğer @kalptenbaba’yla tanıştıralım.

Baba olmaya nasıl karar verdiniz?

40’lı yaşlarıma geldiğimde, bir şekilde ilişkilerim evlilikle sonuçlanmamıştı. Ancak, çocukları da çok seviyordum, hala da seviyorum tabii. Altı yeğenim var ve hepsiyle çok iyi anlaşırım, amca değil, arkadaş gibiyiz. Çok da vakit geçmeden, kendi çocuğum neden olmasın, neden ben de bir çocuk yetiştirmeyeyim diye düşündüm. Etrafımda evlat edinmiş kişiler de olunca kafamda bir kıvılcım çaktı ve 41 yaşında bu kararı verdim. Devlet korumasında aile bekleyen binlerce çocuk varken biyolojik çocuğum olup olmaması çok da önemli değildi benim için. 2002’de değişen şartlar neticesinde bekar erkekler ve kadınlar da evlat edinebiliyor. Resmi tarafta sorun olmayınca başvurumu yaptım ben de. Yani, aslında bana bu kararı verdiren etrafımda evlat edinmiş kişiler olmasıydı. Bu bana cesaret verdi, yol gösterdi. Evlat edinmenin, koruyucu aile olmanın yaygınlaşması gerekiyor. Böylece etrafınızdaki kişilere de ilham veriyorsunuz. Bu sebeple “kalptenbaba” instagram hesabımı ve www.kalptenbaba.com web sitemi açtım. Amacım, oğlumla olan hikayemizle farkındalık yaratmak, cesaret vermek ve mutluluğumuzu paylaşmak. Ayrıca sloganımız da “mutluluk bulaşıcıdır!”

Evlat edinmeye karar verdiğinizde çevrenizden nasıl tepkiler aldınız?

İlk olarak yakın arkadaşlarıma söyledim. Hiçbir olumsuz tepki almadım, hatta inanılmaz destek oldular. Hani Hollywood filmlerinde olur ya, tüm arkadaşlar bir çocuğu büyütür falan, “O şekilde olacak, ne güzel,” dediler. Ancak elbette hayat içindeki zorluklar, şartlar (zaten maalesef pandemi oldu) derken pek öyle olamadı tabii ama yine bu şekilde düşünmeleri çok değerliydi benim için.

Peki aileniz bu duruma ne dedi?

Rutin olarak yaptığımız hafta sonu kahvaltısında aileme söylemek istedim. İlk başta telefonla en büyük abime söyledim. Babamı 2005’te kaybettikten sonra, ailemizde “baba” figürü o olmuştu ve düşüncesi ve desteği çok önemliydi herkes için. Tahmin ettiğim gibi “ Serkan, iyi düşündün mü? Büyük sorumluluk ama kesin kararlıysan ben senin yanındayım tabii” dedi. Diğer üç abim ve yengelerim de aynı şeyi söylediler, çok da sevindiler. Yine tahmin ettiğim gibi annem bir Karadeniz kadını olarak ilk 3-4 gün biraz itiraz etti. İtiraz derken evlat edinmeye değil de, önce kendi çocuğun olsun sonra yine evlat edinirsin tarzında. Ancak ailenin diğer fertlerinin desteğiyle annem de sonunda destek oldu. Şimdi Okan’ı bir hafta görmezse deliriyor, “Oğlumu getir, çok özledim,” diyor.  

“Pişman olur muyum” diye düşündünüz mü hiç?

Çok kısa ve net olarak cevap vereyim, hayır düşünmedim.

Bekar babasınız, nasıl zorluklarla karşılaşıyorsunuz?

Her çalışan ebeveyn gibi gündüz yardımcı olan “ablamız” var. Akşam 18:00’den sonra ve hafta sonları oğlumla baş başayız. Bu sebeple yorgun da olsanız kafanız başka bir şeye takılmış da olsa küçük bir çocuğun enerjisini atması için onunla ilgilenmeli, oyun oynamalısınız. En büyük zorluk bu aslında, yani evde destek olmaması. Ancak bu bekar kadın ebeveynler için de geçerli. Bekar baba olarak, çok fazla zorlanmadım. Oğlum hayatıma girdiğinde iki yaşlarındaydı. Yürüyordu, kelime kelime olsa da kendini ifade ediyordu. Belki bazen dışarıdaysak falan bez değiştirmek konusu sıkıntılı olmuştur diyebilirim (Gülüyor).  Bir de genelde alışveriş yaparken, satıcılara “Oğlum 2.5 yaşında acaba bu uygun olur mu?” diye sorduğumda, “Olur ama isterseniz bir de annesine sorun” gibi cevaplar alıyordum, hala alıyorum (Gülüyor). Çok takılmıyorum, doğal buluyorum.

Evlenmeyi düşünüyor musunuz?

Evlenmeye karşı değildim, hala da değilim. Ancak, eskisine göre daha ince eleyip sık dokumam lazım. Oğlumla o kadar güzel ve mutlu gidiyor ki hayat. Bunu bozabilecek herhangi bir adım atmam.

“SÜRECİ OĞLUMA MASAL GİBİ ANLATIYORUM”

Oğlunuz süreci biliyor mu?

Yaşının algılayabileceği kadar biliyor. Özellikle akşam uyuturken, masal gibi anlatıyorum. “Benim oğlum yoktu, çok üzülüyordum. Sonra senin yaşadığın yuvaya geldim, sen orada başka çocuklarla yaşıyordun. Görevli ablalara bir oğlum olsun istiyorum dedim, onlar da bana ‘Bak burada bir sürü çocuk var,’ dediler. Ben de ona baktım sevmedim, öbürüne baktım sevmedim. Amaaaaa, seni bir gördüm, çok sevdim, koşa koşa yanına geldim sana bir sımsıkı bir sarıldım. Benim oğlum olur musun dedim. Sen de ‘evettttt’ dedin. Sonra evimize geldik beraber” gibi bir hikaye anlatıyorum. Tabii biraz daha uzun ve mimikli, sesli. Seçilmiş olmak, diğerleri yanında daha çok sevilmiş olmak gurur veriyor. Kikir kikir gülüyor. İleride net olarak anlattığımda, ben bu hikâyeyi biliyorum diyebilsin, bilinçaltına yerleşsin istiyorum.

“KURUM ÇALIŞANLARI ÇOK DESTEK OLDU”

Evlat edinme sürecinizi anlatır mısınız?

Kesin kararınızı verdikten sonra Aile, Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bulunduğunuz ildeki il müdürlüğüne başvuru yapıyorsunuz. Şimdi bir de e-devlet üzerinden yapılıyor ama geri dönüş çok uzun sürüyormuş, bu nedenle bizzat başvuru yapılmasını öneririm. Kuruma gittiğimde, sekreter yerinde yoktu. Ben de hem çok heyecanlıyım, hem ne yapacağımı bilmiyorum. Derken bir odadan bir bey çıktı. Buyurun ne istiyorsunuz dedi. Evlat edinecektim dedim. İlk sorusu, “Evli misiniz?” oldu. “Hayır,” deyince, beni bir odaya davet edip olmayacağını, yapamayacağımı söyledi. Ben her itirazına karşı itirazda bulundum. Baktı vazgeçmiyorum, başka odayı gösterip “Peki madem git başvurunu yap,” dedi. Şimdi düşündüğümde, bu belki de bir testti. Çünkü, o kişi de dahil olmak üzere tüm kurum çalışanları süreçte bana çok destek oldu. Süreç çok uzun, prosedürler de uzun. Her yerde yazmayanları anlatayım, mesela bulunduğunuz ildeki ilgili devlet hastanesine (ben Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne gitmiştim) 6 hafta boyunca haftada bir kan ve idrar örneği veriyorsunuz, alkol veya uyuşturucu problemi var mı diye. Bir psikiyatrla görüşüyorsunuz. Sonra 550 soruluk bir kişilik testine giriyorsunuz. Bitmedi, başhekim ve yardımcısının da olduğu 20 kadar psikolog ve psikiyatrdan oluşan heyet karşısına çıkıp heyet raporu alıyorsunuz. Hakkınızda sosyal araştırma yapıyorlar. Bir tanesi evinizde olmak üzere sizinle dört defa görüşme yapıyorlar. Kitap önerisi verip bir sonraki görüşmede kitap üzerine konuşuyorsunuz gibi pek çok prosedür var. Başvurumun onaylanması sekiz ay sürdü.

Evlat edinmek isteyenlere neler önerirsiniz?

Zor bir karar, büyük sorumluluk. Ancak düşünüp taşınıp kesin karar verdikten sonra çok vakit kaybetmeden başvuru yapın. Süreç uzun, benim oğluma kavuşmam 2.5 yıl sürdü. Ayrıca başvurunuz onaylanırsa, başvuru tarihiniz üzerinden sıraya giriyorsunuz. Çok fazla detaya takılmayın, ileride şöyle olur mu böyle olur mu gibi. Çok detaya takılırsanız vazgeçersiniz. Bazen bir şeyler de kendi yolunda çözülüyor. Her şey toz pembe değil, zorlukları var elbette ama size sarılıp öpüp “babacım-annecim” demesi, işte o her şeye bedel.

Bekar bir kadının evlat edinme süreci muhtemelen sizinkine daha göre kolaydır diye düşünüyorum. Sizin işiniz daha mı zordu?  

Prosedürler aynı. Tek ilave prosedür, beni evde ziyaret ettikten sonra bir de annemi evinde ziyaret etmek istediler. Amaçları ailemin de gerçekten destek olup olmadığını görmekti. Prosedürler aynı ama nihai kararı kurum içindeki kurul veriyor. Kendinizi çok iyi anlatmanız lazım. Kurumla beraber yürümeniz, dediklerini yapmanız lazım. Onay için oy çokluğu yetiyor. Bana dedikleri şey, sizin onayınız oy birliğiyle alındı. Bu benim için çok gurur vericiydi.

“SEVGİ HER ŞEYİ YOLUNA GETİRİYOR”

Oğlunuzdan öğrendiğiniz en önemli şey nedir?

Çocuk evin neşesi, yaşam enerjisi. Bir çocuğun büyüdüğünü görmek, onu ilmek ilmek işlemek coşku gurur verici. Sevgi her şeyi yoluna getiriyor. En büyük çözüm sevgi.

Ona hayata dair ne öğütlüyorsunuz?

Ben hayatta her şeyi kendim başardım. Çabalarımla, çalışmalarımla. En büyük isteğim oğlumun da kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi kendine yetebilen, insanlara hayvanlara saygılı bir birey olması. Şimdiden evde sorumluluklar vererek hayata hazırlıyorum.

Birlikte nasıl vakit geçiriyorsunuz, neler yapmaktan keyif alıyorsunuz?

Henüz yaşı çok küçük olduğu için (4.5 yaşını biraz geçti), hayat onun için oyun demek. Bol bol oynuyoruz. Zaten çocuklar oyunlarla her şeyi öğreniyor. Bir de cidden deniz tatili yapmak çok keyifli. Kumda oynamak, beraber yüzmek…

Erkek çocuğu olmasını siz mi istediniz?

Başvuru esnasında size tercihinizi soruyorlar. Erkek veya kız fark etmez, ikisi de olabilir demiştim. Ancak başvurum onayladığında sizi erkek sırasına alıyoruz dediler. Malum, çokça okuduğumuz aile içi taciz gibi iddialar olmasın diye, bir şekilde önüne geçmek istemişlerdir. Fakat açıkçası benim gönlümden geçen de erkek çocuktu. Çünkü baba olarak, daha iyi rol model olabilirim diye düşünüyordum. Gönlüme göre oldu.

“DOĞUMHANE KAPISINDA BEKLEYEN BABA GİBİYDİM”

İlk karşılaşmanızı anlatır mısınız?

Sıranız geldiğinde sizi arayıp çocuk dosyasını okumak için kuruma davet ediyorlar. Bu arada bilgi de vereyim, dosya okuyup çocuğu görmek istemezseniz sıranız değişmiyor. Başka dosyalar oldukça sizi yine çağırıyorlar.  Ancak çocuğu yuvada görüp, hayır derseniz ki nasıl olur bilemiyorum, sadece üç hakkınız var. Sonrasında başvurunuz iptal oluyor. Eğer hala evlat edinmek isterseniz prosedürlerin en başına dönüyorsunuz. Beni dosya okumak için davet ettiklerinde heyecandan gece uyuyamadım. Müstakbel oğlumun bilgilerini okuyacaktım. Bu arada dosyada fotoğraf mevcut değil. Sabah gittim, hikayesini, fiziksel, psikolojik, kişisel tüm özelliklerini okuduk. Sonra en önemli soruya geldi sıra, “Çocuğu görmek istiyor musunuz”. Hemen “evet” dedim tabii. 2.5 yıl geçmişti, daha fazla beklemek istemiyordum. Gerekli izinleri almak için bir gün bekledik. Ertesi gün yuvaya, oğlumla tanışmaya ve bağlanma programına katılmaya gittim. Bağlanma dedikleri, çocukla vakit geçirmek. Böylece eve gittiğinizde bir sizi bir yabancı gibi görmüyor. Heyecandan yine uyuyamadığım için, sabah çok erken gitmişim yuvaya. Müdürün odasına davet ettiler, “Çocuk 20 dakika sonra gelecek kahvaltı yeni bitti, hazırlanıyor,” dediler. O arada bana yine çocukla ilgili bilgiler verdiler ama inanın heyecandan kalbim duracak gibi olduğu için söylediklerinin yarısını anlamıyordum. Bu anları “doğumhane kapısında bekleyen baba” olarak tasvir ediyorum hep. Aradan 15-20 dakika geçti. Müdür, “İşte geldi,” dedi. Arkam kapıya dönük oturduğum için, kafamı çevirdim. Görevlinin elinden tutmuş, 2.5 yaşlarında, kocaman siyah gözlü, beyaz tenli, açık kahverengi saçlı, ürkek ama bir yandan muzip gülüşlü, ışıl ışıl parlayan bir erkek çocuk! İşte o an, artık sürecin de vermiş olduğu gerginliklerin hepsi gidip bir duygusal patlama yaşıyorsunuz. Gözlerinizden yaşlar süzülüyor. İçimden sıkı sıkı sarılmak, öpmek koklamak geldi ama onun için bir yabancıydım. Kalktım ve elini sıktım “Merhaba ben Serkan. Senin adın nedir bakalım yakışıklı?” diyebildim. Sonra bizi oyun odasına aldılar ve o resmi tanışma, beş dakika içinde oğlumum sırtıma çıkması, yerlerde yuvarlanmamızla direkt baba-oğul ilişkisine döndü. Bir hafta sonra bağlanma programımız bitip resmi işlemler tamamlandıktan sonra elinden tuttum yuvanın dışına ilk adımızı beraber attık. Ondan sonra ne benim hayatım ne de onun hayatı eskisi gibi oldu. 

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

sibel-ates-yengin
İstanbul Üniversitesi Leh Dili ve Edebiyatı mezunu. Gazeteci, öykü yazarı. Meraklı, soru sormayı sever, başka insanların hayat hikayelerini öğrenmek ister. Kendi hikayesini de anlatmayı sever. Hala kendini anlamaya çalışıyor.