Fotoğraf: Chiplanay-Pixabay
Farkındalık

Kendimize koyduğumuz sınırlar

Herkes bir yarış içerisinde değil mi? Küçüklüğümüzde hatta belki bebeklikte başlıyor yarışımız… Okullar, iş hayatı, arkadaşlıklar, evlilik, çocuk sahibi olmak… Sanki genel çerçevesi çizilmiş bir resim var, herkes o resmin içerisinde kendine bir yer bulmaya çalışıyor gibi gelmiyor mu size de?

Bu konuda çok yazılıp çiziliyor ama yaşam tarzımız, yaptıklarımız, planlarımız hep o genel kabul görmüş resim içinde, hala hep o sınırların içinde… İyi ama ne yapacağız bu sınırlardan çıkmak için? Öncelikle o sınırlarımız neler onu anlamamız gerekiyor. Herkesin bildiği ve aşina olduğu belli sınır, klişe ve kalıplar var. Bunlar nedir mesela?

Genel kabul görmüş işleri tercih etmek, belki bizi mutlu etmese de o mesleği seçmek çünkü o mesleklerin daha güvenli olduğunu düşünmek ya da o çok bilinen şirketlerde çalışma isteğimiz, en klişelerden biri ise, evlenmek ve çocuk sahibi olmak. Bunları istemek kötü mü yani? Hayır tabii ki! Eğer bunları gerçekten istiyorsak zaten bu yazdıklarım bizler için sınır olmaktan çıkıyor.

BU NASIL BİR CESARET!

Güvenli olduğunu düşündüğümüz iş gerçekten güvenli mi mesela? Ya da belli bir yaştan sonra hayata yeniden başlayamayacağınızı düşünmek ne kadar doğru? Bana ilham olmuş biri vardı üniversitede. 35 yaşında proje yöneticisiydi ve işini bırakıp gemi mühendisliğinde okumaya ve hayatını denizlerde geçirmeye karar vermişti. Bana anlattığında çok şaşırmıştım. 35 yaşında ve her şeye en bastan başlıyor… Nasıl bir cesaret demiştim. Sevdiği işi yapmak için tekrar en baştan başladı hayata. 35 yaşındayım, evlenmeliyim, yaşıtlarım gibi şu kadar kazancım olması gerekiyor demedi. Sınırlar içerisinde kendini hapsetmedi ve mutlu olacağını düşündüğü hayatı seçti. Eminim hayal kırıklıkları olduğu zamanlar da olmuştur ama korkmadı ve kendi iç sesini dinledi. Hayatı kendi istediği şekliyle doğrusuyla ve yanlışıyla yaşamayı seçti, sınırlarını kendi belirledi.

YA KENDİMİZE KOYDUĞUMUZ SINIRLAR?

Peki kendi belirlediğimiz sınırlarımız neler? Korkularımız, cesaret edemediklerimiz, insanlar ne der dediklerimiz. İnsanın kendine koyduğu sınırlar, genel geçer kabul ettiğimiz sınırlardan çok daha tehlikeli. Peki bunların nasıl farkına varacağız? Kendimizi dinleyeceğiz, kendimize doğru soruları soracağız. Örneğin, bir seçim yaptığımızda bunu gerçekten istiyor muyum yoksa bu seçimi yapmama sebep olan korkularım mı, cesaret edemediklerim mi, toplum baskısı mı yoksa gerçekten istediğim için mi seçiyorum diye doğru soruları sormak, güzel bir başlangıç olur.

İÇ SESİMİZ ASLINDA BAĞIRIYOR

Aslında sadece bir an durmak ve iç sesine konuşmak için alan vermek, kendini dinlemek yeterli. Herkes günlük hayatta koşturmaca halinde, bir yerlere yetişmeye, bir şeyler yetiştirmeye çalışıyor. Bu koşturmacada o içinizdeki ses hep kısık kalıyor. O aslında bağırıyor ama duyamıyoruz onu çünkü odağımız farklı. Ne zaman ki o sesi duymaya başlayacağız, o zaman korkularımız, cesaret edemediklerimiz hepsi yok olacak.

Peki bunu nasıl yapacağız, iç sesimizi nasıl duyacağız? Bunun adına meditasyon, farkındalık egzersizleri ya da sadece sessizlikte oturmak mı dersiniz sizin için hangisi mümkünse, hangisini yapmak daha basit ve sürdürülebilirse onu yapabilirsiniz.

DÜŞÜNCELER BIRAKIN GELSİN

15-20 dakika bile bir şey düşünmeden gözleriniz kapalı bir şekilde oturmanız bile sizi rahatlatacaktır. Aklınıza düşünceler gelirse bırakın gelsin. Aklınıza her yeni düşünce geldiğinde kendinize kızmadan sakince sessizliğe geri dönün…  Eğer aklıma neden düşünceler geliyor diye kendinize kızmaya ve süreci sorgulamaya başlarsanız, emin olun yıllar öncesinde olmuş asla aklınıza gelmeyecek şeyler bile aklınızda belirecektir. Kendinize zaman verin. Kendinizle kalacağınız 15 dakika, size ne kadar iyi gelecek göreceksiniz. Burada da kendinize sınırlar koymayın her gün 15-20 dakika yapamıyorsanız, bugün de 10 dakika olsun deyin ama yine kendinize 10 dakikayı ayırın.

Her şey kendini sevmek ile başlar.

Fotoğraf: Chiplanay-Pixabay

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.