Deneyim

Pandemide eş olmak

COVİD nedeniyle birbiriyle daha çok zaman geçirmek kimi eşlerin ilişkisini daha da sağlamlaştırırken, kiminin ilişkisini kopma noktasına getirdi. Çiftlere tavsiyelerde bulunan Psikolog Şeyla İbrahimoğlu Delen “Koronavirüs karantinası altındayken sorunlar yaşayan çiftler, oldukça dikkatli düşünerek bu süreçte psikolojik destek alarak yanlış kararların önüne geçebilir,” diyor

Pandemi sürecinde hepimiz evlere kapandık. Kadın, erkek işlerimizi evlerden yapmaya başladık. Kocalar daha fazla evde olunca ‘İyi günde kötü günde’ diye verilen sözlerin gerçek olup olmadığı da anlaşılmaya başladı. Haliyle bu durum bazı çiftlerin birlikteliklerini sağlamlaştırırken, bazılarının ilişkilerini yeniden gözden geçirmesine neden oldu. Boşanma oranlarının arttığına dair haberler gündemdeki yerini alırken, evde kalmak artık daha da zorunlu hale geldi. İkinci Dalga Salgın nedeniyle evlerden çıkamadığımız şu günlerde pandemide eş olmayı sorduk, görüşler aldık. Psikolog ve Aile Danışmanı Şeyla İbrahimoğlu Delen de salgın döneminde eşler için tavsiyelerde bulundu. 

NESLİHAN ÖZYÜKSELİR (Yazar): ‘Pandemi döneminde insanlar birbirine yakınlaştı, aileler bağlandı, herkes birbirinin kıymetini anladı’ gibi pozitif söylemlere hiçbir şekilde katılmıyorum. 20 gün sürseydi belki ama çok uzadı. Bu uzayış ile zaten ip üzerinde sürdürülen evlilikler ve aslında pamuk ipliğine bağlı çekirdek aile motifi derinden yaralandı. İlk günlerde sosyal medya amaçlı karelenen kahveler, çaylar, çorbalar, kurabiyeler, ekşi mayalı ekmekler yerini tatsız tartışmalara bıraktı. Pandemide sosyal hayat sekteye uğradı. Herkes ‘iyi günde, kötü günde, hastalıkta, sağlıkta’ diye söz verdiği kişiyle aynı çatı altında çok uzun saatler geçirmeye mahkum bırakıldı. Buna online eğitim de eklenince yemeğin tuzu aşırıya kaçtı. Özellikle bakıcı eşliğinde yılın annesi, yardımcı yardımıyla titizlik abidesi olmaya alışmış kadınlar, ellerinde en gelişmiş mop paspaslar, eteklerinde bilgisayarda ders yapan yavrularla olan hayata alışamadılar. Her sabah kol düğmeleri ve pahalı kravatlarıyla işe giden karizmatik kocalar, eşofman ve çoraplarıyla televizyon karşısında kuruyemiş tıkınınca yerken çıkan sesler, yere dökülen çöpler, eşlerin gözüne batmaya başladı. Erkekler cephesine baktığınızda, karılarının doğal saç rengini çoktan unutmuşken hatırladılar, eşlerinin doğal sarışın, kızıl ya da kestane rengi saçlarının olmadığını… Antiseptikten ve temizlik yapmaktan helak olmuş eller de buna eklenince koridorda birbirine omuz atar oldu herkes. COVİD süreci, aile yapısını ve ilişkileri eksi yönde etkiledi kanaatindeyim. İnsanların tahammül gücü azaldı. Buna hayattaki her dakikanın önemli olduğu görüşü de eklenince kişiler hayatı, hakikati sorgulamaya başladı. Kendi gerçeğini yaşama arayışına itti pandemi kişileri. Bu durumun etkileri, önümüzdeki dönemde daha çok görülecek ve boşanma sayısı çok daha artacak görüşündeyim.

EZGİ ESENER: (Gıda Mühendisi) Pandemi döneminde evliliğim benim açımdan daha da sağlam bir bağın kurulmasına neden oldu. Pandemi öncesi rutine bağlanan iş, ev ve haftada bir günlük tatil döngüsü içinde alışılmış öğretilmiş bir hayat yaşarken pandemiyle birlikte gerçekten birlikte yaşamak, birlikte problem çözmek, üretmek ve daha çok paylaşmak adına keşif dönemi oldu. Birbirini anlamaya çalışmak ve daha fazla tanımakla birlikte ve birlikte zaman geçirme süresinin artmasıyla artan çatışmalar, olduysa da daha çözüme yönelik ve yapıcı oldu. Küskünlükler bitti, çünkü aynı evin içerisinde 7/24 yaşıyorsanız iki taraf için de son derece sıkıcı bir hal alıyordu. Olumsuz tarafı ise özel alan, özel vakit kavramlarının anlamsızlaşması (stüdyo bir dairede yaşadığımız için gerçekten çok küçüktü o alanı yaratma şansımız yoktu) oldu. Özetle bu süreç benim açımdan gayet güzeldi, bir avantaj olarak (benim için sanırım 🙂 ) çocuksuz bir aile olmamızdı. Belki çocuklar olsaydı bu kadar olumlu olmayabilirdi.

SELİN ÖKSÜZ ÇAĞ: (Ev hanımı) Biz eşim, ben ve 8,5 yaşındaki oğlumla beraber üç kişilik bir aileyiz. Pandemi öncesinde oğlum, ikinci sınıfta her gün okula gidiyordu, eşim de uçak brokerlığı yapıyordu ve o da her gün ofisindeydi. Ben de çalışmadığım için gün içerisinde ev işlerimi rahatça yapabiliyor ve spor, alışveriş veya arkadaşlarımla sosyalleşerek kendime vakit ayırabiliyordum. Pandemiyle beraber hayatımıza ‘evden çalışma’ ve ‘online eğitim’ kavramları girdi. Ben de günde üç öğün yiyecek-içecek servisi yapan, arada öğretmenlik, fırıncılık, temizlik görevlisi gibi işlere de el atan 7/24 durmayan bir insan haline geldim. İlk başlarda bu yoğun tempo çok yorsa da, zamanla eşimle biraz iş bölümü yaparak rahatlamaya başladım. Hafta sonu kahvaltılarını ve bazı akşamları yemekleri yapıyor olması ve çok da talepkar bir insan olmaması, ‘evden çalışan koca’ imajının korkutuculuğunu sildi. Hatta oğlum evde online eğitimdeyken, babası evde diye rahatça dışarıdaki işlerimi halledebildim ve kendime de vakit ayırabildim. Pandeminin karı-koca ilişkimizi pozitif yönde etkilediğini düşünüyorum. Mesela gün içerisinde yaptığımız kahve sohbetleri benim için paha biçilemez. Bu dönemde beni en çok yoran oğlumun online eğitim süreci oldu. 8,5 yaşında, enerji dolu bir çocuğu saatlerce ekran başında tutabilmek çok zor. Günüm genel olarak ‘oğlum dersine dön, kameranı aç, yerine otur’ diye uyarı yapmakla geçiyor. Bir yandan çocukların bu durumda olmalarına çok üzülüyor bir yandan da oğlumun eğitimi için endişeleniyorum, okulundan soğuyacağını düşünerek korkuyorum. Derslerinden arta kalan zamanlarında da diğer teknolojik aletlerden uzak tutabilmek için çok çaba sarf ediyorum. Başarılı olabiliyor muyum? Tartışılır! Ailece film keyfi yaparak, kitap okuma saatleri yaparak ya da kutu oyunları oynayarak bu durumu biraz da olsa hafifletmeye çalışıyoruz. Büyük bir bahçesi olan bir sitede oturduğumuz için sık sık ailece yürüyüşe çıkıyoruz ya da bahçede arkadaşlarıyla oyun oynayabiliyor. Ne kadar zor olsa da bugünlerin eninde sonunda biteceğini, sürekli bir arada olabilmenin kıymetini bilmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kim bilir bir daha ne zaman üçümüz aynı anda her gün evde olabiliriz?

ŞEYLA İBRAHİMOĞLU DELEN (Psikolog, Aile Danışmanı): Pandemi dönemi herkesi olduğu kadar evlilikleri ve ev içindeki dinamikleri de etkiledi. Hepimiz eskisine nazaran daha çok evde vakit geçirmeye başlamakla birlikte bu dönemin getirdiği değişim ve belirsizlikle de mücadele etmek durumunda kaldık. Sağlık endişesi, bizi rahatlatan aktiviteleri yapamamak, sevdiklerimizle zaman geçirememek, online çalışmaya alışmak, ekonomik zorluklar, iş stresi ve belirsizlik nedeniyle oldukça fazla strese maruz kaldık. Tüm bu stres ve kaygıların içerisinde eşimizle nasıl bir ilişki kurmalı, bu dönemi beraber ve sağlıklı bir şekilde nasıl sürdürmeliyiz? Dışsal stresler bireyi olduğundan daha eleştirel ve suçlayıcı konuşmaya itebilir. Aynı şekilde eşlerin birbirlerinin endişelerini dinlemelerini ve beraber vakit geçirmeyi zorlaştırabilir. Ve bunlar da zamanla daha az tatmin edici ilişkilere yol açar. Oysa iyi giden bir ilişkide olmazsa olmazlar birbiri hakkında endişelenme, anlayış, destek ve iyi iletişimdir. Tabi ki bu dönemde çiftler bahsettiğimiz stresörlerle de birlikte eskisi gibi destekleyici olamayabilir hepimizin zor dönemlerden geçtiğini unutmamalı ve eşimizden beklentimizi de ona göre düşürmeliyiz. Yine de stresin yarattığı yıkıcı etkiyi, eşimizin vereceği destek ve anlayışla daha kolay atlatacağımızı unutmayalım. Sorunları büyütmek yerine paylaşmak ve çözüm odaklı yaklaşmak her iki tarafı da rahatlatacaktır. Hepimizin sorunlarımızla farklı baş etme yöntemlerimiz var. Özellikle stresli ve zor dönemlerde birbirimizin farklılıklarını tolere edebilmeliyiz. Asında ilişkiye zarar veren şey başımıza gelenler değil bu olaylar karşısındaki tutumumuzdur. Eğer eşlerden biri saygıdan, şefkatten uzak ve anlamaya değil yargılamaya yönelik bir tutum içerisindeyse o zaman ilişki zarar görmeye başlar. Evlilik bir partnerle başlattığımız yeni bir ortaklık ve hayat düzenidir. Ve bizler bunu kabul ederek o kişiyle hayatımızı birleştiririz. Sosyal izolasyon da eşimizin hayatımızdaki yerini ve önemini bize bir kez daha hatırlattı. Evet bu dönemde pek çok kısıtlama ve sosyal izolasyon süreci yaşadık ancak bu dönem aynı zamanda bizim yaratıcı ve güçlü taraflarımızı da ortaya çıkarttı. Eşlerin de bu döneme tamamen olumsuz bakmak yerine belirli açılardan fırsata çevirmesi gerekmekte. Çiftler belki de daha önce yapmadıkları kadar maddiyattan çok manevi değerleri paylaşmayı, birlikte hayal kurmayı, birbirlerine umut verebilmeyi deneyimleyebilirler. Bu eğer varsa çocuklar için de oldukça güzel bir model oluşturur. Örneğin her iki tarafında sevdiği ve rahatlatıcı hobilere vakit ayırmak, salgın sonrası hayat için planlar yapmak gibi davranışlar stres atmayı kolaylaştıran yollardır.  Ancak tabi ki her zaman kendimizi hayal kuracak kadar iyi ve umutlu hissedemeyebiliyoruz. Bazılarımız için online iş süreci pek çok farklı stres ve yeniliği de beraberinde getirdi. Bir yandan eski hayatımıza duyduğumuz özlemle birlikte gergin ve umutsuz hissedebiliriz. Bu da eşlerin birbirlerine olan davranış ve tutumlarını etkileyebilir. Böyle zamanlarda çiftler kendilerine neyin iyi gelip neyin gelmediğini bilmeliler. Gergin konuları yüz yüze ve göz teması kurarak yapmak bu gerginliğin azaltılmasının yollarından biri. Bazen belirli bir süre konuşmaya ara verip, sakinleşme molaları almak hem anlık öfke davranışlarını azaltıyor hem de eşlere düşünmek için fırsat verebilir. Bu molalardan sonra konuşmaya devam etmek konuşmayı daha sağlıklı hale getirir. Ayrıca çiftlerin evde kendilerine ait alanları, yalnız vakit geçirebilecek aktiviteleri olması ve sonrasında ortak alanlarda buluşmaları önemli. Dolayısıyla bu dönem olumsuz davranışlarında ısrarcı olup, yapıcı eylemlere geçmeyenler için yıkıcı olurken evliliğini önceleyip daha yaratıcı olanlar için ise farklı bir deneyime dönüşmüştür. Önemli olan iki tarafın da empati ve iyi niyetle yaklaşarak daha esnek davranışlar göstermesidir. Aynı zamanda bu dönem eşlere birbirlerini daha yakından tanıma ve farklı yönlerin keşfi için zaman ve gözlem fırsatı verdi. Önemli olan eşinizde fark ettiğiniz davranışları değiştirmeye odaklanmaya değil ona olduğu gibi olabilmesi için alan ve zaman tanımanızdır. Sözlü ya da sözsüz olarak eşinizin ifade ettiklerini anlamaya onun için bu dönem nelerin zorlaştığını, neye ihtiyacı olduğunu anlamaya çalışabilirsiniz. Eğer ılımlı ve yapıcı olmazsanız eşiniz de fark ettiğiniz yeni şeyler ilişkinizdeki sorunları da tetikleyebilir. Önceden hayatın yoğunluğu içerisinde yüzleşmekten kaçındığınız sorunlarınız varsa bu dönem hepsini su yüzüne çıkarabilir. Sahip olduğunuz zamanı ve birlikte olma fırsatını bu sorunlarla yüzleşerek geçirebilirsiniz. Ancak bunu yaparken sadece sorunlara odaklanmak yerine sevginizi de göstermelisiniz. Yani duygularınızı daha fazla bastırmak yerine hissettiğinizde sakin ve nazik bir şekilde paylaşabilmelisiniz. Çocuk bakımı, yemek, temizlik gibi konularda birbirinize yardım etmeyi unutmayın. Bir tarafın iş yükü daha fazla olduğunda ne kadar yorulduğunu ve bunun da ilişkinize yansıyacağını unutmayın. Ve tabi ki birbirinizin güvende ve rahat hissettiğinden emin olun.  Son olarak, evlilik veya boşanma gibi önemli kararları dönemsel streslerin yoğun olduğu anlarda vermek sağlıklı değildir. Bu nedenle Koronavirüs karantinası altındayken sorunlar yaşayan çiftler, oldukça dikkatli düşünerek bu süreçte psikolojik destek alarak yanlış kararların önüne geçebilir. 

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.