Farkındalık

Muluçu

Ve şehrin yaşlılarından biri, “Bize iyilik ve kötülükten bahset” dedi.

Ve o cevap verdi,
“Yalnızca içinizdeki iyilikten bahsedebilirim, kötülükten değil.

Çünkü kötülük, kendi açlık ve susuzluğu içinde azap çeken iyilikten başka ne olabilir ki? 
Gerçekten de iyilik, acıktığında en karanlık mağaralarda bile yiyecek arar ve susadığında kirli, durgun sulardan bile içer.” 
Halil Cibran

Onu unuttuysan… Unutmak istediysen…. 

En derinlerindeki karanlık mağaralarda aç ve susuz bıraktıysan, vay haline… 

Çünkü bir gün o karanlıktan kafasını çıkarır veeee…. 

İşyerinde, evde, otobüste, kuyrukta; arkadaşınla, eşinle, sevgilinle, herhangi biriyle yaşadığın tatsız kavgaların, tartışmaların, hatta şiddetin taraflarından biri olursun. 

Oysa sen haklısındır biliyorum! 

Sen daha düşüncelisindir, daha alttan almışsındır üstelik önce o başlatmıştır filan…

Herkesi kandırabilirsin!..

İstisnasız herkesi…

Ama kendini kandırmazsın!

…?

Kandırabilir misin yoksa? 

Hayır ama kandırdığını zannedersin. 

Çünkü gölge başkalarında olunca görmek her zaman kolaydır. Bizi diğerlerinden daha küçük ya da daha büyük yapacak olan ego, gölgemizle el ele çalışır.

Sorun şu ki, mesajı yanlış anlıyorsun.

Oysa sürekli manevi uyanma çağrıları alıyorsun. Sevgili ruhun, karanlık mağaralarda tutsak kalmış parçasını kurtarmak için ne kadar sorunlu senaryo ve ilişki varsa hayatına getiriyor. Bu kavgalar, tartışmalar, öfke nöbetleri, yargılamalar; hüsranlar, kaybetmeler, yoksulluk, acı ve depresyon….

Ne zannediyorsun!

Bu çağrıları almak için, anlamak için sistemin nasıl çalıştığını bilmen gerekiyor. 

Şöyle ki ruh özgür olmak isterse, bize kendi inançlarımız ve korkularımız tarafından hâlâ köleleştirildiğimiz yeri; mağdur olduğumuzu veya güçsüz kaldığımızı hissettiğimiz durumları veya ilişkileri gösterecektir.

Gölge, utandığımız herhangi bir şeydir veya duyulmayı talep eden bastırılmış iç çocuğumuz olarak da görülebilir. Gölge, meydan okunduğunda karanlık kafasını ortaya çıkarır ve genellikle ilişkilerimizde hasara neden olur. Bu karanlık bizi ele geçirmeye bırakılırsa, varlığımızın her bir lifini öfke nöbetlerinde tüketecektir. Talep edecek, suçlayacak, çığlık atacak, ağlayacak, manipüle edecek ve genellikle başkalarını yargılayacağımız bir şekilde hareket edecektir.

Peki yüksek benliğimizin ışığını ve sevgisini gölgemizin karanlığına nasıl getirebiliriz? O karanlık kuytuları nasıl aydınlatabiliriz?

Öncelikle kendimize karşı çok dürüst, açık ve cesur olmalıyız. Duygularımızın gerçeğini kabul etmeliyiz ve duygularımızın bizi içimizde olanların gerçeğine yönlendirmesine izin vermeliyiz. 

Gölge veya bastırılmış iç çocuk, sevilmediğini ve kabul edilmediğini hisseder. Duyulması ve iyileşmesi için şefkat, koşulsuz sevgi ve anlayışa ihtiyacı vardır. Kendimizin bazı kısımlarını reddettiğimizde; bu kısımlar kararır, iltihaplanmaya başlar ve orada, içimizde saklı kalır. Yazıya başlarken şiirini alıntıladığım canım Halil Cibran’ın dediği gibi; karanlık, kötü, zehirli bir ortam oluşur. Ve iyilik oralarda açlık ve susuzluğunu giderir. 

***

Farkındalık sürecimin en önemli adımı, eşime yaptığım minik bir itiraf denemesiydi. 

-Canım sana bir şey söyleyeceğim ama nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum. Ben çevremdeki başarılı insanları kıskanıyorum. Ve bu kötü duyguyu kendime yakıştıramadığım için çok kırılıyorum kendime. Çok üzülüyorum. Ve bu bir döngü halinde devam ediyor. 

-Ne zamandır?

-Çocukluğumdan beri.

1983 yılında kız kardeşim doğdu. Ben 11 yaşına kadar anne babamın ve iki abimin biricik “muluçu”ları olarak; akrabaların ve komşuların kızdırma cümlelerinin (Pabucun dama atıldı!) içimde karanlık kuytular oluşturacağını bilemezdim. Okulda, evde, sporda, herkesin gözbebeği olan bir çocuğun, giderek vasata bağlamasını anlamlandıramadım o çocuk aklımla…

Acılarım pahasına iyi kalpli, dürüst bir insan olmaya çalıştım. Bunun yaralarımı ve karanlığımı yok edeceğini sandım. Ve bu bana oldukça pahalıya patladı. (Depresyon, öfke, üç adet omurga ameliyatı vs.) (İkinci parantez: Bu, farkındalık sürecinin en sıkıntılı aşamasıdır. İyi bir yola girmek acılarınızı, utançlarınızı kendinize yakıştıramadığınız anlamına gelmemeli. Onlara rağmen değil onlarla birlikte yürümektir önemli olan.)

 “Hayır ben kız kardeşimi kıskanıyor olamam, bu işte bir yanlışlık var, oysa ben onu çok seviyorum. Ben kötü bir insan değilim ki . Ben hayat boyu olmak istediğim şeyleri olan insanları kıskanıyor olamam ki, ben bu kadar kötü bir insan değilim. Vallahi değilim…”

Dedikçe üzüldüm, kendime kırıldım, kırıldıkça kendimi yıprattım, ezdim…

Çok yakın zamanda bunun hala içimdeki karanlıkta gizli olduğunu anladım. Tam da küstahlaştığım veya rahatsız hissettiğim şeyi kendi içimde kucaklamaya karar verdim. Yanlış anlamayın, bu daha da kötü davranışlarda bulunacağım anlamına gelmiyor! Hayır, hayır; bu başkalarının beni nasıl yargıladığına bakmaksızın kendimi sevmemle ilgili. Bu karşımdakilerin kötü davranışlarına göz yumacağım anlamına da gelmiyor. Burada daha derin bir anlayış ve şefkat var. Gölgemi daha fazla kucakladıkça, başkalarına karşı hissettiğim şefkat ve sevgi kendiliğinden akmaya başladı. Artık bazı şeyleri kişisel almamayı öğrenmeye başladım.  

“Kendi karanlığınızı bilmek, başkalarının karanlık taraflarıyla uğraşmak için en iyi yöntemdir.” Carl Gustav Jung

***

Sevgili Muluçu, beni affet…

Seni çocuk başınla o karanlık kuytularda unuttuğum için affet.

Seni o karanlık kuytularda bırakıp yoluma devam ettiğim için affet.

Seni görmezden geldiğim, onca üzüntü, keder ve acıyı yaşamana yol açtığım için özür dilerim.

Hayatımda ilk kez senin benden bir parça olduğunu fark ediyorum.

Bunca yıldır bana kendini göstermek için çabaladığın, benim bir parçam olduğun için teşekkür ederim. 

Seni seviyorum…

Ve anladım ki bazen ders yoktur. 

Bir şeyler öğrenmemiz gerekmiyordur. 

Belki sadece yas tutmamız gerekiyordur. 

Ve sadece gerçeğimizi görmeye ve kendimizi böyle de sevebilmeye ihtiyacımız vardır.

*  Halil Cibran, Ermiş


©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.