Esenlik

Homeopati, insanın kendi kendini iyileştirme yeteneğini harekete geçirir!

Gülcan Uludağ İnhan hem kadın doğum uzmanı hem de Homeopat bir hekim. Aynı zamanda üç çocuk annesi. Almanya’da Homeopati ilaçları reçeteli ilaçlar kapsamına alınırken, Türkiye’de hala yeterli derecede ilgi gösterilmiyor. Oysa homopati yan etkisiz bir şekilde mental ve bedensel birçok hastalığı iyileştirebiliyor. Gülcan Uludağ İnhan’la homeopatiyi ve tıbbın geleceğini konuştuk.  

Öncelikle kısaca kendi hikayeni anlatır mısın? Neden doktorluk neden homeopti?

1960 Kıbrıs doğumluyum. 6 yıllık ilköğretimden sonra 6 yıl da Türk Maarif Koleji‘nde orta ve liseyi okudum. Küçük yaştan beri özellikle babamın aşıladığı doğa merakı ve sevgisi, yine ailemin aşıladığı güçlü adalet duygusu, insanlığa yararlı bir şeyler yapma isteğiyle de birleşince, kendimi bildim bileli tıp okumak istediğimi hatırlıyorum. İstanbul Tıp Fakültesinde başladığım tıp eğitimimi Viyana Üniversitesi‘nde sürdürdüğüm yıllarda homeopati ile tanıştım, ancak o zamanın koşulları içinde ayrıca eğitim alma şansım olmamıştı. İlk kızımız Viyana’da doğdu, o iki yaşındayken eşimin de doktorası bitince İstanbul’a döndük. Annesini hiç dinlemeyen isyankar bir kız olduğum için onun hiç istemediği kadın-doğum ihtisasına girdim. Sakın yanlış anlaşılmasın, çok severek ve isteyerek girdim, mesleğimi de halen çok severek yapıyorum. Bu meslekte hayatın doğal akışı içinde bir bebek sahibi olan insanların mutluluğuna tanık olmak, yardım etmek, vesile olmak, yepyeni bir canın yaşam yolculuğuna başladığı o anda ona ilk dokunan olmak çok mutluluk verici deneyimler. Tıpta hiç değilse mutlu olaylarla da sıkça karşılaşabileceğiniz ender alanlardan. İnsanın içinden hiç tanımadığı, ancak ona en yakın olan başka bir insan çıkması beni bu kadar yıldan sonra hala hayrete düşürür. Ben de üç tane kız yetiştirdim bu arada. ”Anneciğimi dinleseydim keşke ” diye düşündüğüm çok anlar olmuştur bu süreçte…

Homoepatiye geçmeye karar verdin seni buna çeken ne oldu?

Sanırım 12-13 yıl kadar önce İstanbul’da ilk kez homeopati eğitimi verilmeye başlandığını öğrenir öğrenmez eğitimlere başladım ve yıllarca düzenli olarak sürdürdüm. Peki bitti mi? Pek çok alanda olduğu gibi homeopatide de öğrenmenin sonu yoktur. Online eğitimlere halen devam ediyorum. Dünyanın pek çok ülkesinden çok değerli hocalardan eğitimler alma şansım oldu.

Aslında kadın-doğumu bırakıp homeopatiye geçmedim. İkisini de yürütüyorum. Hatta bazen ikisini bir arada yürütüyorum. Doğum eylemi ve pratiği, hormonal rahatsızlıklar, anormal kanamalar, homeopatiyi kolay ve pratik bir şekilde kullanabileceğiniz durumlar. Tıbbın her alanında homeopati hem akut hem de kronik durumlarda başarıyla kullanılabilir. 

MADDE DEĞİL ENERJİ ÜZERİNDE TEDAVi

Sence homeopati alternatif tıp mı? Bize biraz mantığından ve tarihçesinden bahsedebilir misin?

Ben size homeopatinin nasıl bir şey olduğundan biraz söz edeyim, onu alternatif olarak adlandırıp adlandırmamaya siz karar verin. Homeopati, mümkün olan en düşük doz ile organizmaya en yüksek yararı sağlamayı hedefleyen bütüncül bir tedavi şeklidir. 200 yıl kadar önce Alman hekim Dr. Samuel Hahnemann tarafından çeşitli ve uzun deneyler sonucu bulunarak uygulanmaya başlanmıştır. Homeopati, her canlı organizmada var olan kendi kendini iyileştirme yeteneğini, yaşam gücünü uyarıp harekete geçirerek iyileşme sürecini hızlandırır veya başlatır. Homeopatinin amacı hastalıktan arındırmaktır, hastalık varlığını sürdürürken semptomları baskılamak değil. Homeopatide hastalık isimleri önemli değildir; hastanın kendisi bedensel, zihinsel ve duygusal düzeylerde bir bütün olarak ele alınır. Homeopatide tartılabilir miktarda bir maddeden oluşan ilaçlar kullanılmaz. İlaçların da hazırlanma süreci potentizasyon denen bir işlemle sürekli seyreltilen maddelerden hazırlanır. Madde değil enerji düzeyinde etki göstererek organizmada bir dizi prosesi harekete geçirir ve iyileşme sürecini başlatır.

Homeopati bütüncül bir tedavi sistemi olduğu için homeopatiden, hastalığın bedensel, duygusal ya da zihinsel olmasına bakmaksızın herkes yararlanabilir. Organizma bir bütündür ve fizik beden, duygular ve zihin elbette karşılıklı etkileşim içindedir. 

Şunu söylemem gerek ki homeopati sadece bir tedavi bilimi değil ayrıca pek çok incelikleri olan bir sanattır da. Sürekli emek harcamak, deneyim kazanmak, başkalarının deneyimlerinden de yararlanarak sürekli ilerlemek mümkündür. Homeopati bir mucize değildir. Elbette klasik tıp ile ”alternatif” yöntemlerin el ele ilerlemesi gerektiğini düşünüyorum. Hiçbiri diğerine alternatif değil bence. Ancak hastaya yaklaşımın bütüncül olduğu homeopatide tedavinin çok daha nazik, ve sonucun da çok daha kalıcı olacağını söylemek isterim.

İlginç vakalarla karşılaştın mı? Bizimle paylaşabilir misin?

Ben on yıldır homeopat hekim olarak çalışıyorum. Elbette çok ilginç vakalarım var. İki tanesini kısaca paylaşayım. İlk vaka kendisi de hekim olan bir erkek hastam. Arada sırada vücudunun çeşitli yerlerinde aniden beliren kızarık alerjik yumrular nedeniyle başvurdu. Bunlar önceleri seyrek ve tek olarak gövdede görülürken gittikçe sayısı ve sıklığı artmaya başlamış, sonra yüzüne de sıçramış. Bazı üniversite hastanelerinin allerji kliniklerinde testler yapılmış, gittikçe artan dozlarda kortizon ve antihistaminik tedavisine rağmen baskılanamamış ve yaşamı tehdit eder duruma gelmiş. Hasta kullandığı yüksek doz kortizon nedeniyle yükselmiş olan şekeri ve tansiyonu için, ayrıca midesini de korumak için ek ilaçlar kullanmaya başlamış. Bu hasta ile iki saatlik detaylı bir görüşme yapıldıktan sonra analiz edildi ve bir ilaç seçilerek verildi. Tek doz kullanım sonucu hasta birkaç hafta boyunca rahatlıyor, sonra tekrar eski haline dönüyordu. O zamanlar öğrenciydim ve vakayı hocama danıştım. Hocam fiziksel semptomları daha az, mental semptomları daha ağırlıklı olarak değerlendirmemi ve yeniden analiz yapmamı önerdi. Böylece ikinci bir ilaç seçtim ve hastaya verdim. Yalnızca tek bir doz kullanarak bir hafta içinde bütün semptomları bitti, kortizon ve antihistaminik ilaçları tamamen kesti, böylece tansiyon ve şekeri de normale dönüp diğer ilaçları da bıraktı. On yıldır hastaya 2-3 kez hastalığın minik bir semptomu görüldükçe tek doz halinde ilaç tekrarlandı. Hasta sağlıkla, istediğini yiyip içebiliyor, tatile gidebiliyor, kaygısızca yaşamını sürdürebiliyor.

İkinci hasta ise vücudun çeşitli yerlerinde şiddetli ağrılar çeken, araba ile uzun süre yolculuk yaparsa, alışveriş merkezine giderse, yürüyüş yaparsa hareket edemeyecek hale gelen bir kadın hasta. Elinde o ana kadar yapılmış tüm tetkik ve incelemelerini içeren koca bir çanta ve özel sırt yastığıyla geldi. Onu iyileştirecek bir çare bulunamamıştı ve onu takip eden nörolog arkadaşım bana göndermişti. Yakında New York’a gidecekti ve yolculuk uzundu. Ayrıca orada sürekli yürümesi gerekecekti, akrabaları onu arabayla gezmeye götüreceklerdi. Bunları nasıl başaracaktı? Sürekli hasta olup yatmak istemiyordu. Yine iki saatlik detaylı bir görüşme sonucu hastanın yaşamış olduğu duygusal travmalar su yüzüne çıkmaya başladı ve kendisinin çok pozitif, neşeli, geçmişe takılıp kalmayan, geleceğe bakan bir insan olduğunu söyleyen hastamız önü alınamaz bir şekilde hıçkırıklarla ağlamaya başladı. Başlı başına bu görüşme bile tedavinin yarısı. Ona da uygun ilacı tek doz verdikten sonra 1 ay sonra sonra kontrole gelmesini söyledim. Bir ay sonra geldiğinde kendini çok iyi hissediyordu. ”Doktor hanım çok mutluyum, gerçekten çok iyi geldi. Gelecek hafta Amerika’ya gidiyorum, sadece yürürken sol ayağımın altında bir ağrı kaldı. Nolur bir doz daha verin o ilaçtan da o da geçsin.” Ben de aynen öyle yaptım bu hastama. Sağlıcakla Amerika’ya gitti geldi. 

Nasıl bu kadar önem kazandı bu yöntem?

Homeopati dünyada 200 yıldır kullanılıyor. Batı ülkelerinde, Güney Amerika’da, Hindistan’da oldukça yaygın. Türkiye homeopati ile oldukça geç tanıştı ama burda da gittikçe artan bir ilgi ile karşılanıyor. 150 yıl önce Avrupa’da çok yüksek kapasiteli homeopati hastaneleri vardı. Ancak penisilinin keşfiyle enfeksiyon hastalıklarında çok hızlı sonuçlar alınmaya başlanınca homeopati gözden düştü. Oysa bugün tıpta insanlığın önündeki en büyük tehditlerden birinin mikroorganizmaların antibiyotiklere karşı oluşturduğu direnç olduğu gözleniyor. Homeopati geçmiş pandemilerde de büyük bir başarıyla kullanılmıştır.

Tıp henüz bebeklik çağında. İnsana bütüncül bakma yeteneğimizi geri kazandığımızda çok önemli ilerlemeler kaydedeceğimize eminim. Homeopati de pek çok bilim insanının katkılarıyla sürekli ilerlemeye açık. Elbette tıp ticari kaygılardan arındığı oranda daha insanlığa hizmet odaklı bir karakteri yeniden kazanacaktır.

Bir de bütün röportaj yaptığımız kişilere şu soruyu soruyoruz. Sana da soruyorum, senin için neler mümkün?

Benim için neler mümkün? Dünyada adalet ve barış mümkün, önyargılardan arınmak mümkün, yepyeni bir dünya düzeni, dünya birliği mümkün, yeni insan ırkı mümkün. Hz. Bahaullah’ın vizyonuyla dünyaya bakan bir insan olarak bunlardan en ufak bir şüphem yok. İnsanlığın sosyal evrimi bizi zaten doğal olarak insanlığın birliğine götürecek. Sevgiyle kalın. Sevgiyle kalın cümlesinden önce bir satır daha yazmak istiyordum, Hz. Bahaullah’tan bir alıntı. ”Dünya tek bir vatan ve insanlar onun vatandaşlarıdır”

 

©mümkün dergi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Yuka Ajans Yay. ve Org. Tic. Ltd. Şti.’ye aittir. Köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir kısmı kaynak gösterilmesi ve/veya habere aktif link verilmesi halinde dahi kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

kevser-aycan-saroglu
Kul, insan, kadın, gazeteci, yazar, editör, yazar kâşifi, rüya avcısı. Amerikan Dili ve Edebiyatı mezunu. Medya sektöründe çok uzun yıllar muhabir, editör, köşe yazarı olarak görev yaptı. Halihazırda büyük bir yayınevinde yayın danışmanlığı yapıyor. Kendisini ‘ebedi hayat öğrencisi’ olarak görüyor.